DMHA DÜZCE - 3-9 Eylül tarihleri arasında kutlanan Halk Sağlığı Haftası’nın amacını halk sağlığının önemini vurgulayarak, yapılan uygulamaları ön plana çıkarmak olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Çetin, “Halk sağlığının temelinde koruyucu hekimlik ve bununla birlikte sağlığı geliştirici uygulamalar yer alır. Bu uygulamalar başlıca Aile Sağlığı Merkezleri ve Toplum Sağlığı Merkezlerinde sunulan hizmetlerdir. Aile Sağlığı Merkezlerinde aile hekimi ve aile sağlığı çalışanı olarak görev yapan arkadaşlar hem size aşılama, çocuk/gebe takibi gibi koruyucu sağlık hizmetleri sunarken, hem de sağlığı geliştirici hizmetler konusunda sizi bilgilendirebilir. Toplum Sağlığı Merkezlerinde ise suların ve sağlık kuruluşlarının denetlenmesi gibi koruyucu hizmetler ile diyetisyen, psikolog, fizyoterapist ve benzeri görevi olan arkadaşlar tarafından sağlığı geliştirici hizmetler verilir.” dedi. Halk sağlığında konuların önemini belirleyen temel unsurun topluma verilen zararın boyutu olduğunu vurgulayan Çetin, “Birçok halk sağlıkçı dolayısı ile en sık görülen, en çok öldüren ve yaşam kalitesini en çok düşüren hastalıkların en önemli tehlikeler olduğuna vurgu yapar. TÜİK verileri ülkemizde en sık görülen ölüm nedenlerini kalp-damar hastalıkları, kanserler ve solunum yolu hastalıkları olarak sıralamıştır. Sadece bu listeye bakılarak bile bu üç hastalığı büyük ölçüde etkileyen tütün ürünlerinin ülkemiz için başlıca sağlık sorunlarından biri olduğu söylenebilir. Yine TÜİK verileri ülkemizde her gün tütün tüketen 15 yaş üstü bireylerin oranının %28,3 olduğunu söylüyor olması bu sıkıntının boyutunu anlatmamız için yeterlidir.” ifadelerine yer verdi. Ülkemizde karşılaşılan yanlış anlamaların, tüm dünyada olduğu gibi büyük ölçüde sosyal medya üzerinden gerçekleşen kasıtlı ya da kasıtsız yanlış bilgi aktarımlarından kaynaklandığının altını çizen Öğretim Üyesi, “Bu konu ile ilgili mücadelede, ülkemiz her ne kadar birçok ülkeden daha başarılı olsa da maalesef yeterli sonuçlar elde edilememektedir. Özellikle aşı karşıtlığı, COVID-19 salgınının ortaya çıkardığı zorlukların suçunun aşılara yüklenilmesi ile ciddi bir artış göstermiştir. Durum öyledir ki ülkemizde de, birçok aşı karşıtlığının yaygınlaştığı batılı ülkeler gibi tekrardan kızamık salgınları görülür düzeye gelmiştir. COVID-19 aşıları ile ilgili en sık karşılaşılan yanlış bilgi, bu aşıların piyasaya çok hızlı ve test edilmeden çıktığı yönünde olan söylentilerdir. Sağlık Bakanlığımızın COVID-19 aşısı bilgilendirme platformunda da görüldüğü üzere böyle bir durum söz konusu değildir. COVID-19 aşıları da diğer tüm aşılarda olduğu şekilde test edilmiştir. Kısmi süre kısalığı sadece ihtiyacın acil bir şekilde karşılanabilmesi için daha fazla kaynak aktarımından gelmektedir. Bu aşıların üretiminde kullanılan teknikler, diğer aşılarda kullanılan tekniklerin benzeri olup zaten gerekli tıbbı bilgiler mevcut olduğu için bu kadar hızlı üretim gerçekleşebilmiştir. Bu ve benzeri örnekler göz önüne alındığında yanlış bilgilendirmelerden kaçınılması için bilgilerimizi sadece resmi kurumlardan alma yoluna gitmek, eğer yeterli bilgiye ulaşamıyor isek aile hekimlerimizle iletişime geçmek hepimizin faydasına olacaktır.” şeklinde konuştu. Ülkemizde artan obezite sorununa dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Çetin, “Halkımızın, TÜİK verileri ile %20,2’sinin vücut ağırlığı sağlığını tehdit edecek düzeyde yüksektir (obez). Bu oran ülkemizin Avrupa ülkelerinin hepsinden daha kötü olduğunu ortaya koymaktadır. Yine tütün ürünleri kullanımı açısından da Avrupa ülkelerine kıyasla Bulgaristan’dan sonra ikinci sırayı almaktayız. Ülkemizde halk sağlığı sorunları olarak bu kadar belirgin problemlere yönelmek ileride gelecek sorunları irdelemekten daha önemli olabilir; fakat yine de son yıllarda artan aşı karşıtlığı sorunu bizim de, Avrupa ülkelerinin çözdüğü sorunları çözemeden onların karşılaştığı yeni sorunlarla da karşılaşmaya başlayacağımızın göstergesidir.” ifadelerine yer verdi. Günümüzde gençlerin de yüksek vücut ağırlığı ve hareketsizlik gibi sorunlar ile karşı karşıya kaldığını dile getiren Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Çetin, “Bunun temel nedenleri abur cubur olarak da bildiğimiz hazır paketli yüksek kalorili gıdalar ve fastfood restoranları olarak nitelendirilen kuruluşlardır. Çözüm ise bilinçli ailelerin çocuklarını ev yemeklerine ulaşmalarını kolaylaştırmalarıdır. Bunun için yemeklerinin evden hazırlanması ve ileri yaşlarda kendileri hazırlayabilmeleri için yemek pişirilmesinin öğretilmesi etkili olacaktır. Hareketsizlik sorunun en önemli nedenlerinden biri ise ekranlı elektronik cihazların temel eğlence kaynaklarından biri olarak yaygınlaşmasıdır. Bunun yerine de çocukların sportif hobiler edinilmesinin sağlanması etkili olacaktır. Bir de çocuklara diş fırçalama alışkanlıkları kazandırılması mutlak önem taşımaktadır ve bu fırçalama esnasında florürlü diş macunları tercih edilmelidir. Florür uygulamaları diş çürükleri ve diş kayıplarına karşı en başarılı silahımız olmasına karşın yine belli gruplar tarafından gelir elde etme amacı ile kötülenen, yanlış bilgilerden etkilenen bir sağlık aracı olmuştur.” dedi. Sağlık sorunu yaşayanların ya da bilgi almak isteyenlerin sağlık kuruluşlarına çekinmeden başvurmaları isteğinde bulunan Çetin, “Birçok sağlık çalışanı size hizmet vermekten mutluluk duymaktadır. Özellikle aile hekiminiz sizin en yakın sağlık danışmanınızdır ve tabi ki tüm hekimlerinizin tavsiyelerini ciddiyetle dinlemeniz ve hekimlerinizin önerisi olmadan tedavilerinizi değiştirmemeniz sizin için en hayırlısı olacaktır. Ola ki aile hekiminiz ile anlaşamamanız durumunda devletimiz hekim değiştirme hakkını da sizlere sunmaktadır; fakat lütfen sağlık çalışanlarınız ile sevgi/saygı çerçevesini kırmamaya özen gösterelim. Unutmayalım ki olumlu bir ilişki herkesin yararına olacaktır.” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.